5 Temmuz 2011 Salı

AŞK VE SANAT

MİMAR SİNAN VE MİHRİMAH SULTAN
Mihrimah Sultan 1522 yılında Topkapı Sarayı'nda doğdu. Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan'ın tek kızıdır. Bir dediği iki edilmeden büyütülmüştür. Kanuni kızının bir yanağını güneş’e, bir yanağını ay’a benzettiği için ona “Mihrimah” demiştir. (Farsça mihr güneş; mâh, ay demek).

Mihrimah Sultan on yedisine bastığında, iki kişi onunla evlenmek ister. İsteyenlerden biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa diğeriyse Mimar Sinan’dır. Mimar Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır. Padişah kızını 17 yaşında iken kendinden 22 yaş büyük Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa verir.

Bu evlilik O kadar kolay olmamıştı Rüstem Paşa’nın düşmanları bu evliliğe engel olmak için paşanın cüzamlı olduğunu bile iddia etmişler. Ama Kanuni bu söylentiye inanmamış adamlarını Diyarbakır’a göndermiş, padişah-kızına talip olan valiyi tepeden tırnağa inceletmiş. Damat adayını görmeye Diyarbakır’a giden padişahın adamları, Rüstem Paşa’nın üstünde bit bulmasınlar mı? bulmaları iyi olmuş Çünkü cüzamlıda bit yaşamazmış (hekimbaşı öyle buyurmuş). Paşa’nın üstünde bulunan bit, cüzamlı olmadığının kanıtı olmuş; Bitli Vali Rüstem Paşa böylece saraya damat olabilmiş. Kanuni, At Meydanı’nda ablaları Mihrimah’ın düğününü şehzadeleri Cihangir ve Beyazid’in sünnet düğünleri ile birlikte yapmış .

Mihrimah Sultan, Rüstem Paşa ile evlenmiş evlenmesine ama Diyarbakır’a kocasının yanına gitmemiş. Artık kendi mi gitmek istememiş, yoksa babası mı biricik kızından ayrılmak istememiş bilinmez. Halbuki âdet, padişah kızlarının evlendiklerinde saraydan ayrılıp eşlerinin görev yeri neresiyse oraya gitmeleri imiş. Eskiden şehzade anaları da oğulları büyüyünce sarayda durmaz; şehzadenin valilik yapmak için görevlendirildiği sancağa onunla birlikte giderlermiş ama Kanuni’yi ne eşi Hürrem yalnız bırakmış, ne kızı Mihrimah; her ikisi de İstanbul’dan ayrılmamışlar. Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa ile Mihrimah’ın ayrılığı çok uzun sürmemiş, Rüstem Paşa İstanbul’a atanınca karı-kocanın ayrılığı sorun çözülmüş. Hem de sadrazam olarak gelmiş Rüstem Paşa! Bu işi Mihrimah ve Hürrem Sultan birlikte ayarlamışlar.

Sadrazam Rüstem Paşa Osmanlı’da rüşvet almadan hiçbir makama atama yapmaması ile tarihe geçmiş bir devlet adamıdır. Yaşadığı dönemde halk arasında aldığı rüşvetlerden dolayı talihli kene olarak adlandırılmıştır. Zaten Mihrimah Sultan’ın dünyanın en zengin kadınlarından biri olmasının nedeninin de bu olduğu söylenir.

Mimar Sinan ise kendinden 33 yaş küçük bu genç prensese derin bir aşkla bağlanmış. O zamanlar. Sinan, sarayın baş mimarlığına henüz yeni getirilmiş evli barklı bir adamdır ama ne yaş farkı, ne evliliği aşkına engel değildir. Ne yazık ki Koca Sinan’ın şansına sevdiği prenses ile evlenmek değil, onun için zarif binalar yaratmak düşmüştür. Aşkını, olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.

Mihrimah Sultan, zenginliğinin hakkını vererek, İstanbul’a iki külliye birden armağan etmiş! Her ikisini de Koca Sinan’a yaptırmış. ilkini, evlendiğinin hemen ertesi sene sipariş etmiş Mimar Sinan’a İstanbul’un en güzel yerlerinden birine Üsküdar’a Mihrimah Sultan adına bir cami yapması istenir kendisinden.1540 yılında inşa etmeye başladığı cami’yi 1548 yılında tamamlar.Cami inşa edilirken bir yandan kendi aşkını anlatır hiç şüphesiz ve eserine sanki “eteklerini giymiş bir kadın” siluetini verir ayrıca cami için mimari olarak esinlendiği örnek aldığı yer ise bir başka aşka kutsal bir aşka adanmış bir şaheserdir ; Ayasofya. Bahsi geçen bu cami 2 Minareli olup padişah fermanı ile yaptırılan bir eserdir.

Sinan’ın söyleyecekleri bununla bitmemiş olacak ki bu eserden 14 yıl sonra o güne kadar ilk defa padişah fermanı olmaksızın Edirnekapı da surların yakınına pek kimsenin ilgilenmediği ıssız yalnız ama İstanbul’ un en yüksek tepesi olan bir yere sanki aşkının gizli ıssız ve yalnızlığını ama bir o kadar büyüklüğünü haykırmak istermişcesine ikinci bir eser yapmaya koyulur. Derler ki; cami Mihrimah sultanın o duru gösterişsiz ve bir o kadar asil güzelliğine istinaden küçücüktür ve sadece 38 metre bir minareye sahiptir. Bir adet incecik kubbesinin üzerindeki 161 pencere ise iç güzelliğinin ne kadar aydınlık ve berrak olduğunu temsil eder bu sayede gün ışığının her köşede adeta dans ettiği kadınsı edalı. Cami içindeki pandatiflerde ve minare kenarlarındaki upuzun işlemelerde de Mihrimah Sultan’ın o çok güzel ayak topuklarını döven upuzun saçları tasvir edilmiştir. ve yine denir ki Mihrimah Sultan’ın statüsü iki minareli cami yaptırmaya yetmesine rağmen yalnızlığını simgelemesi anlamında tek minareli yapılmıştır bu cami.

Bu iki eseri izlemek için size bir öneri ;
Edirnekapı ve Üsküdar’daki camileri aynı anda görebileceğiniz bir yer seçin ve 21 Mart’ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde seyredin. Çünkü 21 Mart Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür. Ne göreceğinizi düşündünüzü bilmem ama kimse Mimar sinan kadar yaratıcı olamıyacağına göre aklınıza gelmesi mümkün değil.

EDİRNEKAPI CAMİİNİN TEK MİNARESİ ARDINDAN TEPSİ GİBİ KIPKIRMIZI GÜNEŞ BATARKEN,  ÜSKÜDAR’DAKİ CAMİİNİN ARDINDAN AY DOĞAR. MİHRÜ MAH EŞİTTİR GÜNEŞ VE AY.
AŞKI ANLATANLAR KOCA SİNAN GİBİ OLURSA
SANAT AŞKA , AŞK SANATA DÖNÜŞÜR 

Hiç yorum yok: